2 Temmuz Sivas Katliamı

Sivas’ta 1993 yılında ateş çemberinde yaşananlar sadece o gün toplanan canilerin yaptığı bir katliam değildi. Yıllardır iktidarlar bu yaşananları körükleyecek her şeyi yaptılar. Yakın tarihimizde Türkiye'de aydınlanmanın yolu olan Köy Enstitüleri "ben üzerine bindigim eşeği altımdan aldırmam" diyenlerce kapatıldı. Onun yerine hızla imam hatipler, kuran kursları açıldı. Tarikatlara, şeyhlere, şıhlara her türlü olanak sağlandı. Yıllarca belli şeri güçlere sağlanan olanaklar 2 Temmuz 1993 tarihinde ateş olup Sivas’a gelen 33 aydın ve 2 otel çalışanının katline sebep oldu.

Oysa bu güzel insanlar Sivas’a 16. Yüzyıldan günümüze deyişleriyle gönlümüzde taht kuran ulu ozanı anmak, onun deyişleriyle semah dönmek, Sivas’tan dünyaya barış, sevgi ve kardeşliği iletip Pir Sultan Abdal’ı dünyaya tanıtmak için gitmişlerdi.

Cumhuriyet burada kuruldu burada yıkılacak Muhammed’in ordusu laiklerin korkusu - Şeriat isteriz diye yürüyen gözü dönmüş caniler uzun süre Madımak Otelinin önünde ölüm çığlıkları atmıştır.

Turizm Bakanlığının organize ettiği, Sivas Valisinin daveti ile aydınları, şairleri, yazarları, sanatçıları, Alevileri, kadınları, çocukları oraya götüren devlet, sekiz saat boyunca insanların yakılmasına sadece seyirci kalmamış, bu katliamda derin güçlerini devreye sokarak bizzat görev almıştır.

Değerli canlar

Bugün "Bakara makaralardan, Muhammed’in kibrine düşmeyeceğiz” diyenlerden tahrik olmayanlar Aziz Nesin’in konuşmalarından, yazdıklarından tahrik olduklarını iddia ediyorlar.

1993 yılına kadar Pir Sultan Abdal Şenlikleri Sivas Yıldızeli'ne bağlı Banaz Köyü'nde yapılıyordu. O yıl Turizm Bakanlığı Sivas'a bir Pir Sultan Abdal heykeli dikerek şenliklerin merkezde yapılmasını istedi. Şenliklerin merkezde yapılacağı duyurulunca 24 Nisan 1993 tarihli yerel gazetelerde size bu etkinliği yaptırmayacağız şeklinde yazılar ve haberler yayınlanmaya başladı.

Bu haberler yayınlandığında henüz Aziz Nesin’in etkinliklere katılıp katılmayacağı belli değildi. Bu haberlerle ilgili endişeler valiye bildirildiğinde valinin size kimse dokunamaz cevabı ile canlarımız devlete güvenmelerinin bedelini çok ağır ödemişlerdir.

Bu katliamla ilgili olarak daha sonra kendisi de katledilen Ahmet Taner Kışlalı "Sivas’ta olanlar, ünlü " Menemen Olayı” ndan çok daha vahimdir. Çünkü 70 yıl sonra olmuştur … Çünkü devletin gözü önünde ve ağır ağır olmuştur" demiştir.

Madımak Katliamından daha önce yine Sivas’ta 3 Eylül 1978 tarihinde de benzer bir olay yaşanmıştır. Alibaba mahallesinde Alevi ve Sünni iki çocuğun arasında başlayan kavgayla insanlar "Kanımız aksa da zafer İslam’ın" sloganıyla Komünist ve Kızılbaşlara karşı savaşa çağırılmıştır.

3-4 gün süren olaylarda taraflardan 12 kişi hayatını kaybetmiştir. Yüzlerini bezlerle kapatan canilerden 150-200 kişilik bir grup Alevilerin ve demokrat sünnilerin işyerlerini tahrip etmişlerdir.

Anadolu katliamlar ülkesidir. Bu topraklar Baba İlyas’ın, Baba İshak'ın, Şeyh Bedreddin’in, Börklüce Mustafa’nın, Şah Kalender’in, Pir Sultan’ın kanlarıyla sulanmıştır. Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de şer odakları Aleviler’i aydınları kendilerine hedef seçmişlerdir. Sivas'ta, Çorum’da, Maraş'ta, Gazi’de, Gezi'de kıyım hiç bir zaman tesadüf olmamış, bizzat yıllarca organize edilmiş katliamlardır.

Tarihe bakılacak olursa 16. Yüzyılda Alevilere yöneltilen suçlamalar Alevilerin yaşamı ve toplumsal ilişkileriyle ilgili ve sindirmeye yönelik suçlamalardır. Aslında bu suçlamalar Pir Sultan’ın asılma nedenlerini de ortaya koyar. Belgelerden tespit edilen suçlamalar şunlardır:

  1. Dinsiz olmak, namaz kılmamak, Ramazan orucu tutmamak.
  2. Şeriâta aykırı söz söylemek ve Şeriâta aykırı davranmak
  3. Müslümanlara "Yezit” demek ve şarap içmek.
  4. Ku’ran ve İslam peygamberi hakkında uygun olmayan sözler söylemek.
  5. İslamiyetin ilk üç halifesine sövmek, çocuklarına Ebubekir, Ömer ve Osman isimlerini koymamak
  6. İslam peygamberinin karısı Ayşe’ye hakaret etmek.
  7. Kızılbaş/Safevi taraftarı olmak
  8. Cem gibi gizli toplantılar yapmak.
  9. Rafizi kitaplar bulundurmak, okumak ve dağıtmak.
  10. Saz çalmak, samah dönmek
  11. Kadın-erkek bir arada bulunarak cem olup gece ve gündüz sohbet etmek.
  12. "Mehdi-i Zaman gelecek” demek.

 

Cemler, ikrar ağıyla toplumunun yaşamını şekillendiren, denetimi sağlayan kurumlardan biridir. Cemlerde bağlama çalmak, deyiş söylemek, samah dönmek yolun temelini oluşturur. Velayetname ve söylencelerde Hâce Bektaş Veli'nin güvercin donunda Anadolu'ya gelmesini ilk fark eden erenin Kadıncık Ana olduğu ifade edilir. Bu sebeple Alevi toplumunda kadının yaşamdan ve cemlerden soyutlanması mümkün değildir.

Yine Şah ve Mehdi ile ilgili algılamalar Alevi inancı ve öğretisinde önemli bir boyuttur.

Görüldüğü üzere bu suçlamalar Alevi toplumunun temel değerlerine yönelik suçlamalardır. Bu değerleri Alevi toplumundan söküp atmak mümkün müdür? Ya da bugün Aleviler acaba bu suçların hangisini işlemiyor?

Şöyle de sorabilirim Aleviler bugün oruç tutup namaz kılıyor mu? Çocuklarına Ebubekir, Ömer ve Osman isimlerini koyuyorlar mı? Cem yapmıyorlar mı, saz çalıp semah dönmüyorlar mı? Dem ya da dolu almıyorlar mı? Yani canlar Aleviler bu suçları işlemeye devam ediyorlar.

Bu suçları işlediği iddia edilenler Yavuz döneminde defter edilmeye başlanmış. Bu defter edilme Kanuni döneminde genişleyerek devam etmiş. Defter edilmenin anlamı şu değerli canlar: Bir bölgede yaşayan Aleviler tespit edilip bir deftere kaydedilmiş ve cezalandırılmışlardır. Yavuz, Şah İsmail üzerine giderken sadece Orta Anadolu'da şehir merkezlerinde kırk bin Aleviyi bir deftere kaydettirip katlediyor.

Yalnız Osmanlı bu deftere kayıt edilen Aleviler için başka suçlar uydurulmasını istiyor. Kendi aralarında yazıştıkları belgelerde haramilik ve hırsızlık ettiler, yol kestiler, adam soydular, ev bastılar gibi gerçek olmayan suçlamalar uydurun diyorlar. İşte bildiğiniz gibi aynı şeyleri yine yaşıyoruz.

Yine belgelerden anlaşıldığına göre, defter edilenlere çok ağır cezalar verilmiş. Bunlardan bazıları:

  1. Kızılırmak’ta boğularak öldürülmek
  2. Ateşe atılmak - Burada şöyle bir örnek vereyim. Afyon'un Emir köyü halkı Alevi olduğu gerekçesiyle Kanyiyici Bekir Paşa tarafından köydeki tekkeye doldurarak yakılıyor
  3. Taşlanarak öldürülmek
  4. Gemilerde ömür boyu kürek mahkumluğu cezasına çarptırılmak.
  5. Başları vurularak ya da siyaset yani idam edilerek öldürülmek. Pir Sultan Abdal siyaset edilerek öldürülmüştür
  6. En azından hapsedilmek.
  7. Uç kalelere sürgüne gönderilmek.
  8. Mallarına el konulmak

Bu cezalar, Osmanlının yıldırma, sindirme ve asimilasyon ile sistemin parçası haline getirmeye yönelik uygulamalardır. İşte bu suçların hepsini işleyen Pir Sultan ile ilgili bir hüküm verildiğini deyişlerden anlayabiliyoruz.

Sultan Ali’m bir iş geldi başıma

Yana yana ağlanacak iş oldu

Malum olsun yârenime eşime

Ferman geldi serim yere düş oldu

Yine ferman geldiğini gösteren bir deyiş de şöyledir

Bize de Banaz’da Pir Sultan derler

Bizi de kem kişi bellemesinler

Paşa hademine tenbih eylesin

Kolum çekip elim bağlamasınlar

 

Eğer Ali Baba söze uyarsa

Ferman büyük yerden beyler kıyarsa

Ala gözlü yavrularım duyarsa

Alım çözüp kara bağlamasınlar

 

Bu arada deyişlerde adı geçen hatta asılmaya götürülürken kendisine taş yerine gül attığı söylenen, Ali Baba’nın 1574 tarihinde öldüğü bilinmektedir. Bu anlamda Pir Sultan Abdal’ın bu tarihten önce siyaset edildiğini söylemekte yarar var.

 

Bugün Alevilere yapılan baskı ve kıyımların tarihteki arka planı böyle. Biz bugün başımıza gelen bu kötülükleri insanlık ders alsın bir daha yaşanmasın diye anıyoruz. Yeryüzünün dini sevgi olsun, insanlar birbirini sevsin istiyoruz. 

 

Leyla Akgül

 

Kapat